Nisan 22, 2018

Can

şah damarıma kuruldu salıncaklar
oynanan her oyun tehlikeli
ben elektrik tellerinde yaşıyorum
yaşamak denilirse
ölü kuşlar mahallesine düşüyorum her gün
tırnak aralarımda biriken kanla
parmak uçlarımda biriktirdiğim şifayı yarıştırıyorum
hayat bulmuyor güvercinler
dargınlığım
sokaklar açken doyanlara değil
sokakları hepten yok sayanlara
ikiyi ikiye bölüp
bire pay eden
tıka basa doyulan ne varsa hepsini kusuyorum
uykumdan uyanırken
çocuk yaşta ölen bir hikayenin 
dinginliğini taşıyorum
siz
büyüyememek diyorsunuz buna
çok büyümek
çizginizi tutturamıyorum
adına doğar sanıyorum insan
can kendi selinde boğuluyor
canı sulardan kurtarıp can evime sokuyorum
hikaye hiç mutlu sonla duraksamıyor
sizin elleriniz yok mu
orada nasıl birikmez şefkat
niçin okşamadınız kırgınlıkları
vücudumdaki yanıkları kazıyarak yazdığım bir şiir
acılarla kıyaslanıyor yine
yabancı acılarla
oysa çok küçükken kesmiştim saçlarımı
toprağa ekmiştim uçlarını
yeni bir ben büyüsün diye
yüzü koyun uzanıp sonra
büyümeye ağlamıştım
ruhumun toprağını işte böyle suladım
yanık uçlu kağıtların çocuğu
ilkokul bahçesinde unutulmuş çocukluğu
susmaların anlatıcısı
kuytularda boşaltır yen içini
mezarlıktır da orası
ah demeden büyür
eski ruhlar bahçesi
kanserlerini duygularının neşteriyle kazır
öpmek istediğim gözlerinizi yumdunuz
bir açık görüşte bırakıp çocuk yaşımı
gardiyanlardan kaçırdım
kaslarım yırtılmak pahasına
şiir kusmaya yemin ettim
tüm adaletsizliklere karşılık
şiir söz silahtır deyip
sesimi öptüm gürleşip iyi olsun diye o