Eylül 15, 2017

Lal Olmanın Alfabesi

Baba
ben çok üşüdüm
beni koluna sar
Baba
ben çok düştüm
nefesini yarama sar
Baba
ben çok düşündüm
beni başa sar
Baba
başım artık ağır
bana yeni saçlar al
bana yeni saçlar al baba
artık kırılmasın
Baba
gözlerim artık ağrılı
bana yeni kirpikler al
bana yeni kirpikler al baba
artık ıslanmasın
Baba
ellerim kanıyor artık
bana yeni dokunuşlar al
bana yeni dokunuşlar al baba
artık bende kalsın

Anne ben çok
anne ben
çok
Anne ben çok ne ben bilmiyorum
benim derdim
ne
anne
babama söyle 
bana yeni bombalar alsın
içimi dağıtmaya ihtiyacım var

Ama

Ama
Müzeyyen'in haydar demesi
neden bu kadar dokunuyor
bilemiyorum
Geceye sığamıyorum
ve
sığamamak sözcüğüne
hikayemin sığıyor oluşuna
güleceğim belki
keyfim kaçmamış olsa
Yalnızım
hikayenin sonunda Müzeyyen ölüyor
hikayelere son yazmak
ne ayıp
Müzeyyen ölüyor
ama susmuyor
ne iyi

Didem'e Konuştum

Mezarlıklara şarkı söyleyecek kadar deliren herkesle
bir gün yolumuzun karşılaşması
dileğiyle...



Elim boş geldim sana. Kalbim çatlayacak kadar dolu. Toprağına ekecek çiçeğim yok,ne yazık. Ne yazık,dallarımdan ahlar döküyorum istemeden.
Gelmeden önce çok prova ettim,yardımcı olmuyor,konuşamıyorum.
İçim bağırıyor. Sen tüm kırık çocukların annesi. Füsun'un annesi. Sana ah demeyi boynu bükük bi Ahlat Ağacı öğretti, ben senden öğrendim. Kayıp ne varsa, yerine ah yazılırmış meğer.
Kendimi hep burada bulacak gibiyim,neden?
Uzaklardan tanıyorum seni ve görür görmez içim dökülüyor,ne diye?
Irmağının başında aktığı yıllardı, ruhumdan da mı geçtin, orada da izin kaldı.
İçini toprağına açan kırık bir çiçeğim. Tohumlarım dökülüyor, solacağım günler için gözyaşlarımdan sular biriktiriyorum.
Sen karnındaki dikişle,ben kalbimdeki ağrıyla geçerken İstanbul'un sokaklarından, İstanbul bir şiir onu bu kadar sever mi sanıyordu gerçekten?
Benim ırmağımın başımda aktığı yıllarda ben boğulacağım diye çok korktum Didem,çok üşüdüm korkunca.

Bilerek bir parçasını defterimde bırakarak bir kağıt koparıyorum. Koparılmakmış meğer benim anlamım,ben bunu geç anladım.
Bir mektup bırakıyorum iki dal çiçeğin arasına. Bir de toprağa düşmüş bir çiçek alıyorum defterim arasına.
Birbirini ziyaret eden tüm kırık kalpler anısına bırakıyorum mektubumu. Sözcüklerin ruhu var, inanıyorum.
Yanına uzandığım mermer üstünden bir bulut seçiyorum, incecik.
İşte gök. İşte o sonsuz uzayıp giden... Ölüm mümkün mü hiç, diyorum bir an.
Ve dinlemeyi çok sevdin diye sen, Tanju Okan'dan Kadınım söylüyorum sana. Dayanamayıp, biraz gülüyorum halime. Dayanarak mermerine, biraz da ağlıyorum. İçimden verdiğim bir söz... Bir gece kalkıp bütün ışıkları yakacağım Füsun.
Bize hiç karanlık kalmayacak.

Başımın üstünde gök.
Başının üstünde gök.
Saçım toprağa karışmış.
Saçın toprağın karışı.
Ölmek ne mümkün,
Şiirlerin ruhu
varken.

çatısızların şiiri
mezarlık çiçekleri
mezarlıklarda uyumanın şiiri
şiirin çiçekleri
bir ruhu binlercesiyle üleşmenin şiiri
bu
yollar
böyle kesişecek