Haziran 22, 2018

Kayboldum

göz çukurlarıma hamam böcekleri doluyor
beni kurtar artık bu iplerden
izahım yok
ağzımda dün akşamdan kalma 
ekşi ömür tadı
tutarlılığıma kızıyorum
ki değişsin artık onun da rotası
gözeneklerime toprak örtüyorsam tamam
toprak kaplıyorsa tenimi eyvah
bir dal daha kaldı
içimi bağırmaya
o gemi yolculuğunu unutmadan hiç
gözümü o yeşilden hiç ayırmadan
hiç kızmadan
ama kırılmaktan kopamadan
ben kırılsam kendi içime dönerim
benim kolumu bacağımı bükme
çiçeklerle açılsın
sen diye ektiğim tohumlarım
dün içime doğru kusarak
bağlanmak yok dedim
muştusudur gururumun
öyle söz verdim
bu eve mektup gelmez
bu sokağa sapmaz ayaklarn
bu pencereyi güneş ısıtmaz
bak 
esinlendiğim ne var kendimden başka
ben
omurgası betona eğri çocuklar gibi
toprağa düşen o koparılmış yaprak
baş dönmeleri filiz verir dalımdan
bul beni
ben bu kalp ağrısıyla ne yapacağımı bilemem
çok koşarım içimin sıkıntısıyla
dizlerim üzülür
beni görüp de gülenlere darılmam da
bir dal gibi ortada
şarkının tam ortasında
o filme hiç başlamadan
o hikayeyi hiç okumadan
o tepeye hiç çıkmadan
o suya hiç dalmadan
o sonu hiç yaşamadan
bırakıp gidilmekten hangi şiir doğmaz
ben bu kente bir daha gelmem
o yeşil bir daha mavi kusmaz
zaten garların gülmek için ağızları yoktur 
biz aldanmışızdır
başımızın dönmesine sarhoşuzdur
kanmışızdır
inanmak istediğimiz ne varsa
hadi 
şiire meyilim hayattan da
sana meyilim ne diye
bul beni
meyillerimden buda
ben yine genzimdeki biraz su biraz kanla
kalayım bir başıma
dilimdeki demir, pas tadıyla
diyeyim ki
bir, birdir
düz, dümdüz bir çizgidir yalnızlığıyla
sevmeyeyim matematiği yeniden
şimdi
şiir yazdığım bu kalem bitse
yeni bir acı başlar mürekkebin son değdiği yerden
acının tadını beğenmiş gibi olursun sen
bilirsin
gören gözün inşası acıdandır
sonra
ben aynı hikayeyi anlatmaya başlarım
derim ki
bitmek, sonlanmak tamam da
sondan sonraki başlangıçta bul beni
bul
çünkü ben bu kadar şiirle
ne yapacağımı bilemem

Haziran 16, 2018

Daldan Dala mı Şiir

yörüngemde Ay 
ben Dünya değilim
bir gün devran döner
dünya isteklerimle evrilir
tükeniyor kalem
tükeniyor mürekkep de
vazgeçmek istemiyorum her şeye yenilip
şansımı da sizden yana kullandım
kalmadı hiçbir şeyim
ben de haz aldım yokluktan bilenip
ilkokula başlamadan yıpranmaya başladım
o kabuklar da kalktı ve yerine yeni yaralar açıldı
arkadaşım yok diye ağlamadım
vardı çünkü kalem kağıt
akşam olunca siz oyuna ben yatağa koşardım
gökyüzüne anlatılacak hayallerim vardı
rüyalarıma çağırdım
hissiyatımdan peygamberim sanırdım
dahası
açılıyor kapı
kırılıyor kapı
yerde camların kırıkları kalır
dişlerimi sıkmasam taşıyor sabrım
ara öğünlerin yerini antidepresanlar alır
bulanıyor aklım
bu yaşananlar hangi günahın hakkı
soruyorum
buz gibi donuyorum
su gibi taşıyorum
ateş gibi yangınım da
neden ırmaklarım denizlere kavuşmuyor
başım dik 
boynum eğilmez
sivri dilim
bu yüzden hiç sevemediniz beni
statünün üstüydünüz
gözünüzde üstündünüz
kendime döndüm yüzümü  de
öyle buldum özümü
ve
sizinki efendilik ise
benim olsun serserilik
işe yaramaz kelimeler
şairlik meslek değil
ne bilirsin cümlelerle yüreklere girildiğini
mevsim güz
kalp cüzzam
ve makam hüzzam
senin de dinmez de acın
çocukluğun okul bahçesinde unutulsa
arkama alacağım bir şey yok rüzgardan başka
aşktan bahsedene dedim diye aşeka
bu yüzden yalnızlığım da aşikar
bilir misin
içini toprağa dökmeyi
bir bez parçasını damarına denk getirip
onu canlı sevmeyi
ses tellerin kopana dek istemeyi
nasıl vazgeçeyim ki her şeyi defedip
bir morg kapısında çocuk ruhumu değiştim şairle
şiirle ağladım
yaşımın yetmediği yerde
kalp kanser olunca şifa da yok derde
inancımı da yitirmedim
umudumu huy edinip
öfkelendiğim ne varsa
şiirdir dedim
bacaklarım alçıda
kalbim kırık
ve hızla akıyor dünya algılarım sağır
beni eksik bırakan da
bugün fazlalığımdan alır
ve size koşacağımı sandığınız her kırığım yen içinde kalır
bugün şiir okuyorum dünya
kulakların sağır
bu gece yanıyorum dünya 
adım olsun ağıt
bu şiirde kanıyorum dünya
sızısı sana kalır.